Tahtacıörencik’ten ve TADYA’dan haberler

Köyümüzden haber etmeyeli epey oldu. Köyün doğal ürünlerini talep ederek üreticilerini destekleyen, sürece katkı sunan ve bizlerle gönül birliği yapan arkadaşlarımıza daha sık yazmak istiyoruz aslında. Uzun aralar vermemizin sebebi tahmin edebileceğiniz gibi işlerimizin yoğunluğu. Bizim ailecek şehirde pek çok meşguliyetimiz var, köyde çalışan arkadaşlar da geçim çabasında.

İki aydır köyde en fazla emek verilen iş, sebze üretimi için arazilerin hazırlanması. TADYA üreticilerinden Duran ailesi, Araç ailesi ve çoktan köy ahalisine karışmış olan arkadaşımız Orkun epeydir çalışıyorlar. Tohumların ekilmesi, fidelerin büyütülmesi, arazilerin sürülüp hazırlanması, su deposu olarak bir gölet kazılması, damlama sulama boruları, motorlar, arazinin çitlenmesi… Daha da hepsi bitmedi. Borçla harçla, destekle, çokça işbirliği ve emekle tünelin ucu göründü. Güdül Belediyesi’nin boru desteği oldu, Kaymakamlık’tan da bir miktar destek bekliyoruz. Uzun zamandır tarım yapılmayan ve sulama altyapısının bulunmadığı bir yeri üretime kazandırmak istiyoruz. Burası aynı zamanda çiftlik evimizi yapmak istediğimiz araziye bitişik.

Bu arada; çiftlik evi planımızla ilgili son durum ile ilgili uzun zamandır yazmak istiyoruz. Özellikle de bize bu süreçte destek olmuş olan arkadaşlarımızı bilgilendirmek için. Şimdilik kısaca söz edelim. Uzun uğraşlardan sonra, 29 Mart’ta, ahşap taşıyıcılı ve saman balyası dolgulu bir kır evi için yapı ruhsatını aldık. İl Özel İdaresi kapanıp bu işler Belediye’ye geçmeden hemen önce. Matthieu ve Ece ile birlikte çalışarak evimizin tasarımını da tamamladık. Şimdi sıra malzeme araştırmasına geldi. Bu yaz evin yapımına başlamak istiyoruz ama doğrusu tam olarak gözümüz kesmiyor. Çünkü hem zaman hem de para lazım ve ikisiyle de ilgili durumumuz belirsiz. Daha net olan planımız ise, Haziran ortası gibi köyün içinde yer alan bir evin eksiklerini giderip yaz aylarımızı orada geçirmek. Bunu yaparsak kendimize, TADYA’ya, köye ve belki daha geniş çevrelere sürdürülebilirlik yolunda daha fazla katkı verebileceğimizi umuyoruz.

Sebze üretim çalışmalarımızdan bahsediyordum. TADYA üreticileri 2’şer 3’er dönümlük alanlarda, toplam 30 dönüme yakın yerde sebze yapmayı planlıyorlar. Elbette tamamen doğal tarım yöntemleriyle. Fakat bu aşamada toprak işleme ve sebze yetiştirmede geleneksel yöntemleri (toprağın derin srülmesi dahil) kullanıyoruz. Çünkü öncelikli olarak köyde yapıldığı şekliyle işi öğrenmemiz gerekiyor. Yavaş yavaş bütüncül arazi tasarımı, egro-ekoloji ve permakültür yöntemlerini uygulamayı ve çevredeki doğayla uyumlu döngüsel sistemler yaratmayı istiyoruz. Aşılacak epey zorluk var; arazi mülkiyeti, kolektif çalışmalarda daha fazla uyum, ürün işleme ve aracısız satış kanallarının güçlenmesi vs.

Seramıza bu yıl çok az şey ekebildik. Aşağıda kabak, fasülye ve karalahanalardan bir görüntü var. Biliyorsunuz TADYA üreticilerinin sebze dışında da ürünleri var. Kışın ve baharda öne çıkan üretim kalemleri et-et ürünleri, süt-süt ürünleri ve buğday-unlu ürünler. Bütün bunların DBB doğal üretim ölçütlerine uygun olması konusunda hassasız.

10312486_250775981790440_70125634789455539_n​   10320351_245601005641271_8700828852947656675_n

Örneğin yarın Ankara’da talep edenlere evlere et-kıyma teslimi yapılacak. Bugün İbrahim ve Necati Abi köyden 100 km uzağa, Mihalıççık’taki Gürleyik Köyü’ne gittiler. Bir süredir yakından tanıdığımız ve ahbap olduğumuz değirmenci Bahattin Usta’nın, oğullarının ve gelinin yanına. Çünkü bu aşamada grubun talep ettiği miktarda et miktarını sağlayacak dana bulamadılar. Doğrusu köyde ve çevresinde danalar var ama, dışarıda serbest otlayan ve hiç endüstriyel yem yemeyen hayvanlar olması gerekiyor.

Süt konusundan da bahsedeyim. Uzun zaman, köydeki küçük üreticileri de destekleyecek bir model için çalıştık. Duran ve Araç aileleri güvendikleri üreticilerin sütlerini de dağıtıma veya pazaryerindeki stantlarına dahil ettiler. Fakat bütün iyi niyetimize ve çabamıza karşın zaman zaman süt sağlayanların sütün yağını aldığını gördük. Bu sebeple TADYA üreticileri artık sadece kendi ineklerinden ve yakınlarındaki birkaç aileden az miktarda süt getiriyorlar.

Son olarak unlu mamüllerin girdilerinden bahsedeyim. Unumuzu uzun zamandır Gürleyik Köyü’ndeki su değirmeninde, Bahattin Usta öğütüyor. Oradan birkaç resim:

DSC02343    DSC02342    DSC02339  

Zorlandığımız konu doğal tarımla yetişmiş buğdaya erişim ve bunun maliyeti. Çeşitli gübrele, katkılar ve ilaçlarla desteklenen buğdaylara göre verim çok düşük oluyor, genellikle yarısı kadar. Gerçi normali bu, çünkü konvansiyonel tarımda toprağın kendi gücüyle besleyebileceğinden çok daha fazla buğday yapay desteklerle yetiştiriliyor. Şimdiye değin köyde kendi ürettiğimiz karakılçık ve sarı buğdayları, zaman zaman da küçük miktarda doğal üretim yapan köylülerden ve Bahattin Usta’dan edindiğimiz doğal tarım buğdayını kullandık. Bu yaz yine karakılçık ve sarı buğdaylarımızı hasat edeceğiz ama miktar kısıtlı. Arkadaşımız İdris Oğuzhan da Yozgat’ta az miktar karakılçık ekti. Bunların yetersiz kalması durumda bir olanak, yine Bahattin Usta’nın 20 dönüme ektiği Tosunbey buğdayı olacak. Birkaç hafta önce ailecek gittiğimizde bu buğday tarlasının fotoğaflarını çektik (üçüncü fotoğraftaki, 8 kardeşten köyde kalmış olan iki oğlanın büyüğü, Yüksel):

DSC02442 DSC02439 DSC02435 DSC02421

Tarlalarında ot ilacı/böcek ilacı/hormon vs. kesinlikle kullanmıyorlar. Fotoğraflarda buğdayların arasındaki yabani otları görürsünüz. Bu tarlada sadece ekim sırasında az miktarda, dönüm başına 15 kg DAP (azot+potasyum) gübresi atmışlar. Bizlerin desteği olursa gelecek yıllarda bu uygulamayı da bırakmaya ve yeşil gübre gibi tamamen doğal yöntemlere geçmeye istekliler. Bildiğiniz gibi yapay gübreler DBB’nin ve TADYA’nın doğal üretim ölçütlerine uygun değil. Ancak yakınlarda bulabildiğimiz en doğal buğday üretimi bu. Bu konuyu daha sonra gruba danışacağız. Bahattin Usta ve oğullarının köy yaşamındaki onurlu direnişlerinin hikayesini de ayrıca yazmak isterim. İpucu olması için şu kadarını söyleyim: Bir çift öküzleri var ve bütün köydeki tarlaları onlar sürüyor (yukardaki iki yakışıklı; öndekinde biraz montofonluk var, arkadaki ise saf kara sığır ve çok kuvvetli).

TADYA olarak önümüzde fırsatlar olduğu kadar zorluklar da var. Ürünlere talep istikrarlı değil. Talep eskiye göre biraz daha az, üretici pazar yerine rağbet de ekisi kadar değil. En önemli sebeplerin ürün niteliklerindeki değişkenlikler, fiyatlar ve güven olduğunu tahmin ediyoruz. Fiyatların konvansiyonel ürünlere göre yüksek olması konusunda elden bir şey gelir mi bilmiyorum (bkz. “Gerçek Gıda Ucuz Olabilir mi?” başlıklı yazım). Ürün standartları ve alıcılarda güvenin yerleşmesi ise TADYA üreticilerine ve koordinatörlerine bağlı. Sorunlar çıktıkça birlikte çözerek ve alıcılarımızla/destekçilerimizle insani bağlarımızı güçlendirerek bunu başarabiliriz.

Talebin istikrarlı olmaması, üretici pazaryerinin geleceğinin belirsiz oluşu ve yazın Ankara’nın neredeyse boşalması sebebiyle, TADYA olarak bütün Türkiye’ye kargo seçeneği üzerinde duruyoruz. Bir de işlenmiş ürünleri çoğaltarak raf ömrünü ve birim ürün değerini artırmayı planlıyoruz. İletişim, alıcılarla ilişkiler, sipariş toplama ve ödeme takibi gibi konular da zaman isteyen önemli konular.

Köye yapılan turları sürdürmeye niyetliyiz. Ama şöyle bir tuhaflık var: Yıl boyunca, düzenlenecek ilk gezide köye gelmek istediğini söyleyen onlarca kişi oldu. Mayıs ortasında bir gezi düzenledik. Üstelik katkı olarak 50 TL gibi görece düşük bir rakam belirledik. Yine de 27 kişilik aracı dolduramadık. Sıradaki gezi ne zaman olacak bilmiyoruz ama belli olunca duyuracağız.

Kır Çocukları ekibi olarak da üretim çalışmalarımız sürüyor.

DSC02471   DSC02481    

Mayıs ayı merhemler ve diğer bitkisel ürünler için doğada bolca malzeme bulabildiğimiz bir zaman. Bitki toplama ve üretim için az zamanımız oldu ama yine de yabani gül (kuşburnu) çiçeği merhemi, mürver çiçeği merhemi, sinirliot merhemi ve aynısafa merhemi yapabildik. Az miktarda bazı yeni ürünler de yaptık: sirke tentürleri (yapışkanotu, yabani sarımsak, kırmızı yonca, şahtere, yabani marul), mürver şurubu, melisa şurubu, sinirliot şurubu. Bu bitkilerin bazılarından fotoğraflar aşağıda. Acaba hangi resim hangi bitki?:

DSC02315   DSC02306   DSC02324
DSC02314   DSC02318   DSC02310

Bitkileri fırsat buldukça ODTÜ arazisinden, trafiğin olmadığı yerlerden, doğal alanlardan topluyoruz. Bu arada Ankara’da muhteşem bir bahar yaşanıyor. Her yer binbir çeşit otla ve çiçekle bezeli. İşte ODTÜ’de orman kıyısından bir fotoğraf. Keskin kokulu aromatik bir ot, adını bilmiyorum:

DSC02484

Kır Çocukları’nde şu sıralar bir de Şiddetsiz İletişim Seminerinin  ve Ekolojik Yaşam ve Toplum Günleri‘nin tatlı telaşı var. Yeterli katılım olsun diye duyurular yapıp duruyoruz…

Çalışmalarımızın bir sürü boyutu var. Sürekli kendimizi geliştiriyoruz, yeni koşullara uyum yeteneğimizi ve esnekliğimizi artırmaya çalışıyoruz. Tahakküme dayalı merkezi sistemlere bağımlılığımızı olabildiğince azaltmaya, kendi aramızda ve çevremizde anlayış ve sevgiye dayalı verimli ilişkiler geliştirmeye, doğanın içinde yaşamaya ve doğayla birlikte üretmeye çalışıyoruz.

Şimdiye dair sevincimizi ve geleceğe dair umudumuzu canlı tutuyoruz…